26 Eylül 2013 Perşembe

öylesine - içimde

Yan odaya gidip de bambaşka bir dünya aramak, belki ev büyük olsa,
yok o zaman bile bir işe yaramaz, çünkü sen aynıyken, beynin aynıyken şehir değiştirmek de işe yaramıyor, yaramadı çünkü. Takılmak tek bir gülüşe, bu zeki erkeklerin yapmadığı birşey, ya da zekalarını durduran gülüşe rastlamadıklarından, zannetmiyorum zeki olduklarından bence çünkü binlerce güzel var, neden birine takılınsın ki. Derinden de derine inince sebep bulamıyorsunuz, takılmanın tek sebebi, kişinin o olmasıdır, gülüşündeki kıvrımın açısı diil, o an kafanıza güneş çarpması falan da diil. Yanlızlığın ortasında, şarkı dinlerken kapı çalınca, konuşacak biri olacak diye sevinip ve bakınca kapıyı açıp kimse olmayınca, sonra şarkıyı 5 saniye geri alınca o kanarya kuşlu sesi tekrar duyunca, sinirimi o şarkıyı shift delete ile silerek giderdim. Aynı şey tekrar oldu, şarkıyı 5 sn geri sardım, kanarya sesi duymayınca kapıya gittim. Elektrikli fandan gelen hava sanki odanın havasından daha soğuk, iyice yaklaştırıp ellerimi ısıttıktan sonra sırtıma yönlendiriyorum, sonra sol bacağıma, sonra sağ bacağıma, sonra tekrar ellerime... Henüz eylül diye yakmıyorlar kaloriferi. Yaktıklarında yapışıyordum kalorifere, sırtın yanar ama geri kalanın hala 36 derecenin altında. Kalorifer 1'cm den uzaklaşınca etkisiz kalıyor. Sırtımı bacaklarımı kafamın arkasını kalorifere dayayıp üstümü örtüp uyurdum. Dışardaki köpekler ufacık patileriyle kar yağınca nasıl donmuyorlar, bir de mutlu mutlu koşuyor gibiler, benim ellerim kalorifere yapıştırıp çekip yapıştırırken 15 dk'da ancak normale dönüyor. Gidersem mersine hiç şikayetçi olmayacam sıcaktan. Gelirsen hiç bırakmayacam yüzüne bakmayı, gülüşünü yakalamayı.