8 Eylül 2011 Perşembe

ağlamak - içimde


Bilinç altımdaki; çocukken uzun ağlama sonunda kavuşmuş yemeye süte çikolataya dondurmaya, doyurmuş karnını.
Sonra beynim ağlamak için kendini kasmaktan yorulmuş artık, farklı bir açıdan çevreye bakmak gerek diye düşünüyor, herşey netmiş gibi zannettirmeye çalışıyor kendi kendini. Gözlerimi açıyor, nesnelere garip bakıyor, bir anlam arıyor, mesela kaldırıma, sonra bir ağaca ve ordan gökyüzüne sonra elektrik direğine. Gözlerimi kapatıp açıyor, göz kapağı silecek gibi, baş ağrımış ağlamaktan. Şimdi de öyle, kavuşmayınca umut da kalmayınca bu sefer beyninle ağlamaya başlıyorsun, beynim yıkanıp da berrak olmuş, ağladıktan sona o berraklıkta istediğine kavuşacaksın gibi, daha netmiş gibi hissettirmeye istemeden çalışıyor, ama aslında değil, biliyor, “öyle olmayacağından” kesin emin. Uzun süre ağladıktan sonra artık ağlamaya gerek yok, kavuşacağım sana gibi, ama öyle değil.

Beynimde burda yazdığım gibi sesler yok, sessiz. 24 saatlik susmalarımdan ötürü heralde duraksamalı konuşmam. Unutuyorum konuşmayı.  ne gerek var ki konuşmaya, sen yok.  Ağlamak istiyorum, hangi sebep tutar ki beni. Eksilen dökülüp giden bir beden. Düşünmemeye başlıyorum, düşünce yolları yıkılıyor gereksizlikten. Sadece acı oluyorum.