2 Ekim 2011 Pazar

doğrulamayışım - mavi olabilir

Ya kendime şöyle bir çeki düzen vereyim diyorum da başımı kaldıramıyorum ki. Keşke evli olmasaydım.
Benimki çok azgın, yaz kış, gündüz gece kıçımdan ayrılmıyor. Boşanmak istiyorum, ekonomik özgürlüğüm olmadığından boşanamıyorum. Neyse şöyle anlatayım. Bizimkisi 8 yıl önce başladı. O zamanlar bir üniversitede okuyabilmek için girilen sınavın adı öğrenci seçme sınavıydı. O sınavda kocama yakınlaşmış olduğumu hissetmemiştim.Sonra o son tatilimi yaparken (son tatilim olduğunu bilmiyordum, çok sıkıcıydı), üniversite için tercih formu doldurmak gerekiyordu, Elazığ'daydım, Herhangi bir liseye gittim, form aldım, Tıp fakültesi tercihimi yaptım, alın yazım olan kocam; aynı zamanda o formda da yazılmış olmuş, farkedemedim. Sonra internetten nereyi kazandığımı öğrendim, yav dedim içimden, ben İstanbul'da ne yapacam. Anam ağladı (mecazi olmayan anlamda). Birinci sınıf, ilk ders, lan dedim ne oluyor, hiç birşey anlamadım, o.çocuğu hoca da en az kullanılan ingilizce kelimeleri seçiyor ki iyicene anlamayak. Anlamadık dedik, tekrar aynı kelimelerle aynı şeyleri anlattı, dolayısıyla yine anlamadık. 3 saatlik dersin sonunda bi bok anlamayınca "heralde evde çalışınca birşeyler olur", ama  çalışılacak şey değil, 3 saatlik dersi anlayıp çalışman 8-9 saatimi alıyor, sonlara doğru geldiğimde dersin başını unutuyorum, hem de öyle kopuyorum ki, konu neydi acaba diyorum. Bir sürü bilmediğim kelime, hani tıp dili vardır ya kimse bişey anlamaz, bunun ingilizcesi de öyle, normal ingilizce değil, ingiliz anlamaz, sürekli sözlük karıştır. Neyse dedik, hafta sonu çalışırız. Ama her gün bu şekilde 7-8 saat ders işliyoruz. Hafta sonu geldi, tek bir dersin yarısını bitirince, biraz dinleneyim dedim. Ve tekrar oturmak içimden gelmedi. Hocalar konuları yetiştirmek için 3-5 derste bir kitabı bitiriyorlar, anlamadık deyince adam kitap ismi söylüyor, git oku diyor, lan sırf bir dersin kitabını okumak bir yılını alır insanın, manyak mısın? Bütün üniversitelerin birinci sınıflarında olduğu gibi alakasız dersler de vardı, mesela fizik. Tek derste adamlar elektriği ve optiğin tamamını anlattı. 7 saatte tüm fizik konuları anlattı bitti, sana sınavda fizikle ilgili ne sorsa adam, ben bu konuyu anlattım diye savunma yapabilir. Tek bir saatte beraber anlattığı optik ve elektrik ile ilgili sınavda çıkan soru, 4-5 ay boyunca lisede gördüğün elektrik ve optik sorularından daha zor. Biokimya, en berbat şey, ezberin ta kendisi, hiçbirşeyi anımsatmayan kelimeleri ezberlemek zorundasın çünkü onlar tepkimelerde açığa çıkan ürün, katalizör ya da ara madde. Sınavda 2 ay gördüğün tüm dersler tek sınavla veriliyor. Bunlar git gide motivasyonumu azalttı, motivasyo oldum, sonra moti oldum, sonra m kaldı, m de gidince salıverdim kendimi. Sınavlardan önce sadece stres oluyordum, ama ders çalışmaya oturamıyordum. Yıl sonunda ise tüm yıl boyunca gördüğün tüm dersler tek sınavda senden tekrar isteniyor. Bu yüzden yaz tatili boyunca ders çalışmak zorundasın. 8 yıllık evliliğim boyunca yaz tatilim olmadı hiç, yaz tatilinde dışarıda çay içenlere, denizden gelenlerin arabadan inip apartmana çıkarken taşıdıkları şişme simitlere, sokakta şöyle bir tur atanlara pencereden öyle buruk baktım. Tek başıma bir odada ders çalıştım. Yıllar böyle geçti, şimdi bir de nöbet derdi başladı. Evliliğimin bu evresinde, gün aşırı nöbetler var, gün aşırı nöbet, öyle bir gün yat, bir gün çalış değil, günleri aşındırıyorsun, 38 saat çalış, kalan 10 saate ne bok yersen ye, ve sonra 38 saat daha... 38 saat kocanla başbaşasın,  ayaktasın, ayakların sızlıyor. Ayakta devriliyorsun ama nöbet devam ediyor. Yoruluyorsun, hastaneden çıkınca lan dersin dünya diye birşey varmış, rüzgar varmış, gökyüzü diye birşey de varmış, nihayet eve vardığımda tek yapabildiğim uyumak oluyor.
Ailem evlen diyor, ben iki evliliği aynı anda yürütebileceğimi zannetmiyorum.
Bazı dillerde her kelime için bir cinsiyet vardır ya, bence TIP, çok uzun ve çok kalın bir erkek kelimedir, TIP dersin susarsın, yaşadıkların içinde kalır, ölünce sırların senle toprağa gömülür.