niçin kolum kaşınıyor acaba diyerek
gözlerimi açtığımda
üzerime konan kara sinekten olduğunu
anladım. Yanımda oturan şöförü dikkatlice dinlemeye
çalışıyordum, "hınıs aslında fena değil, ama sonrası
bozuk" diyordu, acaba bi önceki cümlesi neydi, haklısın
demek istedim öylesine ama çok alakasız gider diye bi iki saniye
önce kurduğu cümleyi hatırlamam gerekiyordu, öncesinde oğlunun
muşta askerlik yaptığını söylemişti, ama bu iki cümle
arasındaki cümle neydi, hatırlayabilirim dedim kendime, zorladım
ama olmadı, bi iki saniye sonra içimdeki gevşek yavşak
karakterime dayanamayıp haklısın dedim. İki gündür nöbet
tutuyordum, nöbet bitince böyle ova falan gördüğüm için yaşama
sevinci ile dolabilirdim, ama bir sürü derdim sıkıntım olduğu
için, bi de uykusuzluktan başım ağrıdığından dolmadım. 40 km
lik yolu yarı uyuyarak geçirdiğimden nasıl bittiğini anlamadım,
ama minibüsten sonra öğle güneşinde yürürken gözlerimin ara
ara kararıyordu, "az kaldı" dedim kendi kendime. Ve açık
olan köşe takımına uzandım. Uykum gelmiyordu. Eski sevdiğim
sevgilim olmayan kız arkadaşa mesaj attım, mesajlaşmalar arasında
on beşinci dakikada uyuyakaldım. Cebim çaldı, saat 19:07 idi,
bayramda nöbetleri nasıl tutacağız diye soruyor, aslında böyle
seçeneğimiz falan yok, ya çift çift tutacaksın, ya da gün
aşırı. Iyi ki kalkmışım, iftara yirmi dk var. Soğan ve biberi
doğradım, kızarırken kuşbaşı eti koydum, hastanede iki gündür
yemek yiyemiyordum, çünkü yemek yoktu denilebilir, salçalı suda
iki erişte yüzüyor, al sana çorba, yada haşlanmış pirinçe
pilav diyorlar, sahurda da daha fazla tuzlu olamayacak zeytin, bi
tane alırsan bi haftalık tuz ihtiyacını karşılamış olursun.
Sonra içine bi adet sarmısağı ezip koydum, sarımsağı severim,
sonra suyu bitmek üzere iken domatesi koydum, suyu az kalmış diye
içine bi litre su koydum, 50 dk sonra artık yemek kararmak üzere
idi, pişmiştir dedim, ama etler pişmemiş, çok acıkmıştım,
suyuna bandırıp yedim. Sarımsağı çok olmuş, iğrendim, kalan
yemeği çöpe attım. Uykum vardı yine, uyudum, saat 03:00 gibi
kalktım, rüyamda eski kız arkadaşımla istanbulda vapurdaydık,
ön tarafında kenarda oturuyorduk, güneş batıyordu, koyu maviye
doğru gidiyordu herşey, hiç bişey yolunda değildi belki ama
mutlu gibiydim, biraz romantikti. Aklıma orta okulda iken okuduğum
bi aşk romanı geldi, adanada geçiyordu, yazarın ismi muzafferli
bişi olabilir, ağlamıştım sonunda, ve yazarı arayıp,
anlattıkları gerçek mi diye sormak istedim, bunu çok istedim,
çünkü gerçek değilse ağlamama gerek kalmayacaktı. Sonra aynı
yazarın başka romanlarını da okudum. Onlar da çok gerçekçi
idi. Adamın her romanı için bi hayat yaşamış olma ihtimali
yoktu. Acaba gerçek mi diye sorguluyorsak, bu yazarın başarısını
gösteriyor olabilir, ya da yazar gerçek olan birçok şeyi
birleştirip gerçek olmayan bi kurgunun üzerine kullanmıştır.
Yazarı suçlamamam gerekiyor, yaşamadan yazmak nasıl mümkün
olabilirdi. Yürek bu, yürekte olan bitenler, kocaman dalgalar
oluşturabiliyor, bu dalgaları anlatıyorlardu. Akşam yemekten
doymadığımdan bişeyler yapıp sahur yemek istiyordum, muzlu
puding almıştım, 1 litrelik bi cezvem vardı, sütü çok severim,
pudingi attım, karıştırıyorum, iyi de karıştırıyorum, yanmış
koktu, daha hızlı karıştırdım, daha çok koktu, sonra bi ağız
aldım, yanmış süt hiç hoş bişey diil, lavobaya döktüm,
cezvenin dibi yanık, kaynar suda yarım saat yıkadım ama geçmedi,
cezveyi de çöpe attım. Sonra bilgisayarda bişeyler izlerim diye
takılırken, 20. dakikalarda yine uykum geldi, uyudum. Kalktığımda
ertesi günün akşamı olmuştu. Acıkmıştım, midem bulanıyordu,
bişey yemediğim halde, sanırım evi kaplayan sarmısak kokusu
yüzünden, kalkacak hal bulamadım kendimde, yine uyudum,
uyandığımda ertesi günün 03:00 ü olmuştu. Yine eski kız
arkadaşım aklıma geldi, çok tatlı idi, mutluluğa benzer bi
beyazlıkta teni vardı, özledim, sarılmak istedim, aramak,
öylesine konuşmak istedim ama sevgi gereği rahatsız etmemem
gerekiyordu. Tekrar uyumak istedim, ama artık koltukta uyumak
istemedim, yerde uzandım. Kaç gündür adam gibi yemek yemediğimden
üzüldüm. Bundan 5 gün önce yine evde idim, o zaman da sucuk
almıştım, sucuğu severim, 40 TL ye şahin sucuk, sonra başka
sucuklar da aldım, hepsinin berbat tatları vardı, yiyememiştim,
burda Narman'da ramazan boyunca açık hiç bi restaurant yok,
kıymalı, soğanlı, domatesli, ve sahanda yumurtayı da geçen ay
çok yaptığımdan biraz bıktım. Yine uyudum. Kalktığımda saat
6 idi. Işte şuan yazı yazıyorum. Eşyaları toplamam lazım,
birazdan başlayacak iki günlük nöbetimden sonraki boşlukta bu
evden taşınmam lazım, hastane fırsat bulduğum her dakikada
uyusam iyi olur ki taşınabileyim. Sıçmak istiyorum, sıçamıyorum
diyorsanız bi acile gelmeyin ya, ya da gecenin bi vakti gelmeyin.
Serum meraklısı hastalar, serumun içinde su var, ama gerizekalılar
bilmiyor, mucize gibi düşünüyor, isotonik %0.9'u tuz olan bi
sudur, ya da %3, %5 dextrose (şeker) li serumlar var, yani şu
bardakla içtiğiniz suyun az şekerlisi ya da tuzlusu. Bana serum
takar mısın? Sana bi takacam. Başkalarına antidepresan
yazabiliyorum, kendim antidepresan kullansam mı bilmiyorum,
ilaçlarla sarhoş ya da gereksiz mutlu olmak, hayatı bence
anlamsızlaştırıyor, adam gibi çekmek lazım acıları,
kimsesizsen kimsesiz, yanlızsan yanlız. Hayatı tiye almak lazım,
gülüp geçmek, başka yolu yok, çünkü bitmiyo hayat, ama onu ben
hiç yapmıyorum.