5 Şubat 2013 Salı

dilenci - içimde


Yalnızlıktan, daha fazla uyuyamadım. Sonra dayanamayıp kendimi dışarı attım.
Öğle gibiydi. Yolun ortasında bir dilenci, değişik bir stille dileniyordu, rock müziğini andırıyordu, ama hiç müzik dinlememiş gibi sadece kendine özgü bir tarzı vardı, kendi kendine söylenen bir takım kelimeler zamanla kimsenin anlaması umudunu kaybedince tamamen anlaşılmaza dönmüş, tüm dikkatini verince türkçe olduğunu ancak anlayabiliyorsun. Çalışmak dururken dilenmenin düşük bir davranış görüp tasvip etmem. "En azından insan biraz düzgün dilenir" dedim içimden. Sonra kendimi adamın yerine koydum, ben de kimsenin anlamasını umursamazdım, çünkü zaten beyhude bir çaba diil miydi anlaşılmak. Beni anlayan var mıydı? Benim de kendime özgü bir tarzım yok muydu? Sadece özlüyordum. Özlediğime kavuşmanın, sevdiğimle konuşmanın bir yolunu arıyordum, dilsizdim ona karşı, sözümü iletemiyordum, rüyalarda bile ulaşamıyordum, insanın rüyalarında ağlaması çok kötü bişey. Yıllardır yaşanan duygularımdan kimin ne haberi vardı. Ben de mutluluk dilenmiyor muydum hayattan? Özendim dilenciye.