25 Mayıs 2013 Cumartesi

gibi - içimde

Sanki gücüm kalmamış gibi. Ertelemenin veya ertelememenin farkı yok acıları. Avuntu bulmaya çalışmak kuruntum olmuş.
Mutlu imiş gibi davranmak da yorucu, çünkü öyle davranmak öyle olmanı sağlamıyor hiç; yüzümü aşağıya doğru yöneltmek de yorucu, çünkü nereye kadar üzülecez. Mesela gürültüsü ortalama bir insanı rahatsız eden melodisi iyi trans pop bir şarkıyı dinliyorum, ritmi ile karamsarlıktan coşkuya girmeye çalışıyorum. Olmuyor. Ya da güneş doğuyor şehrin üstüne, milyonlarca yıldır olduğu gibi. Ve o ışıktan, yeni bir gün, yeni çiçekler açmış, huzur bulmaya, yenilik hissi yaşamaya çalışıyorum. Olmuyor. Ya da seher sonrası Elazığ'ın yine yenilik kokan soğuk meltemini hissediyorum. Ne yapayım sen yoksun. En sevdiğim Elazığ'ın soğuk asit gibi ekşimiş ayranını içiyorum, sen de olmalıydın içerken diyorum. Ve güneş batıyor, sıkıntılarımla daha da sıkılıyorum. Senin geçtiğin yerlerden artık çok uzağım. Senin ve belki benim için de saçma, ama seni hissetmenin tek yolu o yerlerdi. Yanlızlık çekilmez bişi diilmiş, sevmek özlemek zormuş. En çok özleyenler sevenler annelerdir. Annelere ve insanlara çok iyi davranıyorum, onların sevgisini kazanırsam sanki seninkini de kazanacakmışım gibi geliyor. Herşey gibi geliyor. Ama olmuyor. "Birazdan gelecekmişsin gibi" olurdu, ve gelirdin eskiden. Uzaksın. Geçitlerden zamandan ışık yıllarından boyutlardan uzaksın. Benim sessiz halimi severdin sen, öyle sessiz, öyle çekingenim hala. Hayat devam ediyor.