Şimdi daha iç karartıcı, daha
depresif, daha olumsuz, daha üzgün, daha mutsuz, daha sıkıcı
yazımla karşınızdayım.
Bu şekilde yazmak istemiyorum, neden
bilmiyorum ama bu şekilde yazıyorum, yazdığım şeye hakim
olamıyor gibi hissediyorum. Bugünki konumuz ölüm. Bu konuya bakış
açımız ise ölüm korkusu ve ölümle ilgili hissettiklerimiz.
Vermek istediğim mesaj ise gereğinden fazla ehemmiyet veriyoruz,
ölüme de, ayrılığa da, aşk acısına da, yaşama da, herşeye
de.
Şimdi diyelim öldük, ne olur, hiç
birşey olmaz, hayat biter sadece, diğer dünyaya göç ederiz. Çok
önemli bir olay diil, ne olmuş yani. Bu davranış şekline
kavuşsanız bile davranışın altında yatan mantığı
kavramazsanız davranış çabuk değişir. Bu yüzden benim
mantığımı size açıklamak istiyorum. Nasıl doğmak doğal bir
davranış ise, ölüm de öyledir, yaşamak da öyledir. Mutlu
olabiliriz, bişeyler yaşayabiliriz, üzülebiliriz, hırslanırız,
hayal kurarız, belki bi kısmı gerçekleşir, yani yaşarız ve o
yaşam biter. Hayata mum gibi bakmak lazım, yanarız, eririz,
söneriz, bazısı çok az yanıp söner, bazısı mum bitene kadar
yanar. Nasıl mum söndü diye çok duygusal davranmayorsak, ölüme
de öyle davrannmalıyız. Bu aşırı duygusallık durumu bizim
özümüzde yoktur, sonradan öğreniriz, aşırı duygusal
davranmaya bi başladık mı, bu davranışımız alışkanlık olur
ve artık gereksiz yere kolayca aşırı duygusal davranmaya
başlarız. Bu alışkanlığımız olmasa, aslında vereceğimiz
tepki mumun sönmesinden biraz fazla olur, olması gereken bence
budur. Diyelim bir yakınımız ölüm döşeğinde, onunla
yaşadığınız güzel anıları düşünmek, bu anıları için
mutlu olmak, sonra uzun bir süre göremeyeceğimiz için vedalaşmak,
biraz üzülünebilinir, sonra da yolumuza devam etmek gerekir.
Ölümle ilgili hissetmemiz gereken
asıl duygu ibadet etmiş olmamızdır, ibadet ediyorsak, kötü
yollardan, günahlardan, haramdan kaçınıyorsak, üzülmeyi
gerektirecek birşey yok.
Hayat zordur, bazen çok zordur, ama
bir gün biter. Bitecek gün öyle çok uzakta diil, nasıl
yaşadığımız yıllar hızlıca geçmişse, hayatın tamamı da
bitecektir, sadece sabretmemiz gerekir.
Aşık olduğumuz kişi bizi
sevmeyebilir, zaten çoğu zaman sevmez. Ne olmuş, sevmezse
sevmesin. Kendinizi hissedin, kendi kolunuzu, kendi kafanızı, kendi
ruhunuzu, ve mutlu olun, çünkü en güzel bir şekilde
yaratılmışsınız, kendinizi hissetmeye çalışın. Tek ruhu olan o diildir, tek kalbi temiz o diildir, tek güzel ya da yakışıklı o diildir. Aşk sadece dini boyutu varsa kutsaldır, gerisi yalandır. Zorla güzellik olmaz, çekip gitmeyi de bilmek gerekir ki karşı tarafa daha fazla zorluk yaşatmayalım.
Gelelim herşeye, herşey önemlidir,
ama çok önemli diildir, bilmek gerekir ki hayat çok karışık
diildir, hayaller gerçekleşmez, hastalık çekeriz, çok uzun süre
çok acılar çekeriz, ve hayat biter. İçinizin bir yerinde çok
inanılmaz mutlu olacağınıza kendinizi kandırıyorsanız
yanılıyorsunuz, bu belki her insanda olan bir yanılsamadır, asla
çok inanılmaz mutlu olmayacaksınız, hayat büyüleyici muhteşem diil, öyle sanmasak da basit sıradan ve sıkıcı, ama çok mutlu olabilirsiniz,
çok hırs yapmamak gerekir. Hayat adil diildir, hiç haketmeyen
çocuklar bile acı çekebilir, hayat sınavdır, size adil
davranılmaması çok önemli diildir. Çok inanılmaz acı
çekebilirsiniz, ama hayat bir gün biter, ve o gün yakındır.
Dünyanın sonu bile dünyanın sonu diildir, çok önemli diildir.
Hayat basittir. Ölüm de basittir. Ayrılık da basittir. Aşık
olduğunuz kişiye kavuşamamak da basittir. Herşey basittir.
Abartmamak gerekir.