Hayat
farkında olmaktır, olmamaktır.
Yüreğimden yıkımlar geçiyor.
Akdeniz meltemi, itilip çekilen pencereden içeri giriyor. Gece,
beni sevenler sessiz, sevdiklerim sessiz. Yine aynı böyle bi
geceydi aynı yer idi, farklı olan pencere tahta, menteşeli olandı,
nisandı, bana mesaj attığında, 13 sene önce. Yanlızlığımla
idim. Ağlamış, beni özlemiş, böyle başlamıştı sonuna
ermeyeceğim aşkım. Şimdi düşünüyorum da, birbirini seven iki
kişinin illa evlenmesi mi gerekiyor, illa sevişmesi mi gerekiyor.
Özlemesi yeterli, yüzüne hasret kalması yeterli. Sevenlerin
ayrılması da gerekir, birbiriyle konuşmaması da gerekir
gerektiğinde. Şimdi para kazanıyorum, yan koltuğunda senin
oturduğun arabam olsun istemiştim. Artık arabam var. Benim
hayatımda dünyanın en neşeli, en eğlenceli şeyinin, ilk
sevinçlerin kaynağının, en mutluluk veren şeyin, güneşin,
bayramın, gün doğumunun, senin olmanı istemiştim. Başka ruh var
yanımda, o da çok güzel, o da en neşeli, en mutluluk veren;
ama ilk sevinçlerin kaynağı diil. Senin ilk sevinç kaynağın olmadım, senin hiç kimse de olmamıştır ilk sevinç kaynağın, bu duyguyu sen bilmezsin. Gün geçer, hayat biter. Benim
içimde kimseyi kırmak istemeyişimi, narinliğimi görenlerden
sevenlerim de çok oldu, benim narinliklerini görüp de sevdiklerim
de çok oldu, bu sevdiklerimden öldüklerini öldüklerinden çok sonra öğrendiğim
oldu. Sen beni ben seni bilmiyorum. Bu bilinmemizliklerde, nice
acılar, nice mücadeleler, nice hayat dolu anlar vardır. Sonrasında bi gün, birbirmizin sesini çok yıllardır son nefeslerimizden önce bile duyamadan, birimizin ölüm haberi gelince, geri dönüşü olmayan gidişin gibi sonsuz çaresizliğe son bir
kez girerim ben, belki o zaman da hiç bitmeyecek gibi gözyaşı, yine özlerim yüzünü, sende belki biraz göz yaşı.
Hayat farkında olmamaktır, olmaktır.