Ben
yağmuru ıslatmadım hiç. Bırakıyorum geleni gideni.
Bu, gölgeye
zahmet vermeyen yanlız yollar, güzelin hiç gelmediği, güneşin
tozsuz gittiği toprak benim, yokluğun gibi. Ayrılık geceyi
indiriyor. Özlüyorum. Özlemek yokluğun değil mi.
Gelsen
sonsuza uzanan tatil yapsak. Senle çok güzel olurdu sokaklar,
yollar.
Seni
hayal ediyorum. Yine gece karanlığının içinde ışıklar
olacakmış gibi, sonunda buraya denizli yaz gelecekmiş gibi,
pürüzsüz ucu bitmeyen güzelliğin gibi. Varlığım bunlar,
görüyorken, işitiyorken, kokluyorken, geceyi anlıyorken, aşıktım,
ve yokluğun.
Evime
gidiyorum, tarihi ıssız gizemli bi evdeyim, evimde mutlu diilim,
tembelim, çalışkan olmalıyım, düzensizliğim sebebi
salapsalaklığım.
Neden
ben güzel diilim anne.
Bazen
çok gerçektin, ve bi an yok oluyordun, yanlızken gerçeklik çok
önemli. Yaşıyorsun ama sanki hiç bişi yaşamamışsın, şu an
en gerçek şeyler, floresan ışık, sessizlik, can sıkıntısı,
uyumak, yemek, banyo, çalışmak, senle yaşamak. Sen beni
farketmezsen, ben senin gerçek olduğunu hissetmezsem, ben kendimi
hissetmeyecem. Ben sende kalan unutmadıklarınım. Seni düşünüyorum
işte, hayat nedir, hayat sen diil misin? Sen yoksun.
Sen
olmasaydın hissedermiydim yıldızları? Sen mi yoksun ben mi?
Gerçekliğinden saklanıyorum geceye. Gece ve ben. Hiç olmadın mı
yoksa? Bu açlığımı yine ilk defa sarılman bozabilir ancak.
Can,
burda da bi can var.
Şimdi
ise sıcağa yumuldum, en sevdiğim şeyi yapacam; uyku, kısa bi
süre de olsa ölmek değil mi, ölmek kısası da olsa zevklidir.
Sabah
dingin, gidesine ova var. Ovaya bakıyorum. Rüzgar. Ürperti oluyor
bedenimden yüreğime. Yeniden başlamak gibi.
Ben
varım.