Gidiyorsun, henüz konuşmadığımız
bir sürü sohbetimiz vardı. Sözlerimiz bitiverdi.
Öldüğümüzü
çok sonra farkediyoruz, ikimizin kavgası başlayamadan. Senle bir
konuda anlaşamamak hayalimdi, şöyle ağzımıza doya doya kötü
kelimeler koyup birbirimize haykırmak, ama sevgimizden ötürü
birbirimize çok kıyamamak, anlaşamadığımız hiç olamamıştı,
ta ki birden ölene kadar, tatlılığını hissederken ben, sen
benden 1 cm uzaklaşamıyorken, ayrılmak konusunda tartışacakken
ayrılık acısı ağır geldi, çarpılmış dağılmış kafamı
vurmaya devam ediyordum duvara sonsuza kadar, sen kesiyorsun artık
bakmayacağım vücudunu, döküyorsun yerlere, birden öldük, yok
olduk. Gece karanlığında ay ışığında içinde benim ve senin
olacağı pembe ve açık mor evimiz olmadı daha, o evden,
kapısından çıkıp gecenin yanlızlığını hissedecektik. Kopuyor
sensiz etim, gitme diyemiyorum, gidemiyorum da. Mutluluk ve ayrılık
konusunu tartışırken yok olduk. Sonra yoklukta sen yoktun bir
daha, ben de yoktum. Sadece sen ve ben kaldık, çok narindik, eşimiz
benzerimiz yoktu, hiç kimse böyle uçamıyordu ikimizden başka,
yolculuğumuzda mola vermiştik, ayrılık tartışmamız bitmişti,
şimdi tartıştığımız mutluluk kalmıştı, sen çok dert
etmedin, gezmediğimiz bir dünya vardı, mutlu olabiliriz diyordun,
ben mutluluğu bilmiyordum, mutlu olacağıma inanmıyordum, isyan ediyordum içimde dışımda her yerde tek
var olan kişiye sana, gidiyordum, sen de arkamdan uçuyordun, sonra
yer değiştiriyorduk, arkana bakıyordun ara sıra korkuyordun
gideceğimden, ben de "korkma" dedim, yanyana uçtuk, kanatlarımız birbirine dokundu, akıyorduk zamana doğru, sonsuzluğa karşı, daha mutlu olunamazdı.