4 Temmuz 2014 Cuma

iki kuşun hikayesi - içimde

Gidiyorsun, henüz konuşmadığımız bir sürü sohbetimiz vardı. Sözlerimiz bitiverdi.
Öldüğümüzü çok sonra farkediyoruz, ikimizin kavgası başlayamadan. Senle bir konuda anlaşamamak hayalimdi, şöyle ağzımıza doya doya kötü kelimeler koyup birbirimize haykırmak, ama sevgimizden ötürü birbirimize çok kıyamamak, anlaşamadığımız hiç olamamıştı, ta ki birden ölene kadar, tatlılığını hissederken ben, sen benden 1 cm uzaklaşamıyorken, ayrılmak konusunda tartışacakken ayrılık acısı ağır geldi, çarpılmış dağılmış kafamı vurmaya devam ediyordum duvara sonsuza kadar, sen kesiyorsun artık bakmayacağım vücudunu, döküyorsun yerlere, birden öldük, yok olduk. Gece karanlığında ay ışığında içinde benim ve senin olacağı pembe ve açık mor evimiz olmadı daha, o evden, kapısından çıkıp gecenin yanlızlığını hissedecektik. Kopuyor sensiz etim, gitme diyemiyorum, gidemiyorum da. Mutluluk ve ayrılık konusunu tartışırken yok olduk. Sonra yoklukta sen yoktun bir daha, ben de yoktum. Sadece sen ve ben kaldık, çok narindik, eşimiz benzerimiz yoktu, hiç kimse böyle uçamıyordu ikimizden başka, yolculuğumuzda mola vermiştik, ayrılık tartışmamız bitmişti, şimdi tartıştığımız mutluluk kalmıştı, sen çok dert etmedin, gezmediğimiz bir dünya vardı, mutlu olabiliriz diyordun, ben mutluluğu bilmiyordum, mutlu olacağıma inanmıyordum, isyan ediyordum içimde dışımda her yerde tek var olan kişiye sana, gidiyordum, sen de arkamdan uçuyordun, sonra yer değiştiriyorduk, arkana bakıyordun ara sıra korkuyordun gideceğimden, ben de "korkma" dedim, yanyana uçtuk, kanatlarımız birbirine dokundu, akıyorduk zamana doğru, sonsuzluğa karşı, daha mutlu olunamazdı.