30 Ağustos 2014 Cumartesi

ölü gül - içimde

Anlamak istediğim gibi anlıyordum, böylece mutlu olabiliyordum, bir zamanlar söylediklerini şimdi düşünüyordum,
hayallerime doğru minnacık yaklaştırıyordu, alakasız olsa da, ama hala çok uzaktım hayallerime. Planlamadan her zaman can sıkıntısından yürüyerek yola çıktığım gibiydi, olacaklarla ilgili hiçbir şey düşünemiyordum, hiç bişey de olmazdı, çok uzaktan, yaşadığım bir rüyaya çok uzaktan akraba gibiydi sanki. Hayallerimle dalmışken, kendimle başbaşa kaldım. Artık olacaklar basitti. Yanlızdım. Ben de basit olmalıydım. Iki kelimelik cümleler düşünmeliydim. İstesem de karmaşık olamıyordum. Işık çok azalıyor.

Ağzım açık kalmış ölmeden. Koltukta oturuyorum. Tavanla duvarın birleştiği yerin az yukarısına bakıyorum, gözlerim biraz kurumuş. Keşke perdeyi açık bıraksaydım, güneş ışığı girerdi.

Şimdi düşünüyorum da, kendimi sevmeliymişim. Hayat darbesini bi kaç kez vurmuştu, toparlanmak kolay olmuyordu. Umut hep yoktu, kırıntıları vardı. O da, bazen, nefes almayı sağlayabiliyordu. Acımasız gerçekler karşısında yanlızdım, çaresizdim. Senin ilgin, sevgin, benim gördüğüm yaşadığıklarım yalandı. Kendini bağımsız sanan biriydi karşımdaki, halbuki kendini hissetmiyordu, hissettiği hislerini kendi sanıyor, hislerine göre yaşamanın özgürlüğüne inanıyordu, kendini hissetmediği gibi karşıdakini de hissetmiyor, onun da hissettiği hislerini o zannediyordu, seni sevmeyen insanlarda hissettiğini sandıklarına önem vermene hep korkuyordum, böyle olunca kendi ve karşıdaki ruhun önemi kalmıyordu, anlamı olmuyordu bir zamanlar sevdiği kişiye değer vermiyorsa. Hayallerim doğrularım hipotezlerim yalandı. İki hayat yalan oldu. Hiç beddua etmedim, bir zamanlarki inandığım yalan şefkatin yetiyordu.

Hayat devam ediyordu. Sınavlar, yanlızlıklar, canım sıkıldığı için bile intihar etmek istediğim oluyordu, çalışmaya başladım, ilk defa para kazanıyordum, yine sıkılıyordum, yine işe gidiyordum, yine hasta bakıyordum. Seni gördüm. Gece karanlığında yürüyerek yola çıkmıştım yine, hatırlamakta zorlandığım şehrin ışıkları vardı. Sonra seni gördüm. Gerçek mi diye acaba diye yaklaştım, kol senin kolundu, narin, göz senin gözündü, yeşil, yine de emin olamadım. Sonra beni gördün diye azıcık etkilendiğini zannettiğinden ya da kızgın olduğundan birden kafanı çevirdin. Sendin. Bir zamanlar beni sevdiğini sanıp üzülüyorsan, sanma, merak etme beni hiç hissetmedin, sevdiğini zannetmen yanıldığın bir duygu. Heralde en iyi sevme moduna girip kendini gaza getirip sevdiğini zannetme güzellerde oluyor. Ben kızgındım. Gitmiştin. Özlememişim seni, hayallerimdeki beyaz yüzünü, tatlı gülümsemeni, en güzel yeşilinden gözlerini. Artık gecenin hep başka yerde olan, hep neşesi nihayet burdaydı ama neşelenemiyordum. Sarılmanı istemedim. Sonsuza kadar sarılmayacağını biliyorsan, olmuyordu sarılmak. Hiç kimse sarılmamıştı bana. Tüm canlılığımı, sevincimi, çabamı, umutsuzluk çölünde umut seraplarımı, beni öldürdün. Sonsuza kadar yoksun. Sonsuza kadar sana ulaşamayacağım, sonsuza kadar çaresiz. Sensizlik neye benziyor biliyor musun, hiç bişeye. Senin sıcaklığından sonra, hayatın soğukluğu. Yıkım. Sonra kaldım öyle. Hayat devam ediyor hep. Yaşamayı en iyi ölüm anlatabilir. Insan yürüyerek, ya da arabayla bi yere kadar gidebiliyor, kendinden kaçamıyor ki. Sevmek yetmiyor.


Şimdi kafamı oynatamıyorum, sadece duvarda bi noktaya bakabiliyorum. Ama yer altına inebiliyorum. Orası biraz kasvetli. Garip sesler var. Orada zaman kavramı yok. Sadece özlediklerimi bulup yanlarına gidebiliyorum. Tüm tanıdıklarım var, ama cansızlar. Herşey cansız. Hayatın sonu. Ucu bucağı olmayan ovalar, kahverengimsi grimsi gökyüzü. Tek başımayım. Uzaklarda bir gül bahçesi buluyorum. Büyük gül ağaçları, boyumu aşmışlar, yaprakları kurumuş rengi açılmış, sapı sert, hafif eğsen kırılıyor. Çiçeğin yaprakları kuruyup küçülmüş, kan rengi gibi koyu. Taç yaprakları açık süt renginde, rüzgardan bile kırılıp ufalanıyor. Bu güller kimseye verilmemişler. En düzgün, goncadan biraz daha açılmış olandan bir tane alıyorum. Seni arıyorum. Eğiliyorum, arkamda sakladığım, ölü gül sunuyorum sana.