Yoktu artık. Bu şehirde yoktu.
Yollarda karşıma çıkma ihtimali yoktu. Bir rüzgarda kokusunun
burnuma gelme ihtimali yoktu. Sıcaklığı bu şehirde değildi.
Sevgisi bu şehirde değildi. Şefkati bu şehirde değildi. Bana
kıyamaması bu şehirde değildi. Özlemi bu şehirde değildi. Bu
şehirin diğer şehirlerden artık farkı yoktu.
Bugün de sıradan bir gündü.
Uyuyorum, kalkıyorum, çalışıyorum. Hergünki gibi. Eve vardım.
Kolumu kaldırmak istemiyordum. Evde yerde çamaşırlar. Çamaşır
makinasına koymaya enerji bulamadım, oturmaya yatmaya da bulamadım.
Öylece ayaktaydım sadece. Geri çıktım evden, duramadım.
İnsan, dayak yemiş gibi uykudan
kalkarken özlem duyar mı? Göğsü soğuktan sızlarken özler mi?
Yorgunken özler mi? Çiçeklere bakarken özler mi? Uyurken ruhunu
ona teslim etmek ister, ama yanına hiç varamaz mı?
Bunca insan hiç özlemez mi, özleyen
insan nasıl yaşar, özlemi dinmedikçe. Herşey çok anlamsız
geliyor. Konuşmalar, yolculuklar, çabalamalar niçin?
Suyun tadı yok, havanın tadı yok,
gecenin tadı yok.
Özlediğin sevdiğin yoksa, kavuşmak
yoksa, niçin? O yoksa niçin?
Giderim sensizliğe, dönüşüm yine
sensizlik.
İnsan fazla kandıramıyor kendini.
Yürüyemediğim zaman yanımda
olmayacaksın. Dişlerim olmadığında da. Odalarımda özlemim hiç
giderilmeyecek.
Artık tatlı tatlı yürüyen o kız
yok. Artık tatlı tatlı konuşan bakan kız yok. Artık tatlı
tatlı bana gülümseyen kız yok. Şekerim, yoksun be.
Sen yoksun.