2 Ağustos 2015 Pazar

yoksun - içimde

Yoktu artık. Bu şehirde yoktu.
Yollarda karşıma çıkma ihtimali yoktu. Bir rüzgarda kokusunun burnuma gelme ihtimali yoktu. Sıcaklığı bu şehirde değildi. Sevgisi bu şehirde değildi. Şefkati bu şehirde değildi. Bana kıyamaması bu şehirde değildi. Özlemi bu şehirde değildi. Bu şehirin diğer şehirlerden artık farkı yoktu.

Bugün de sıradan bir gündü. Uyuyorum, kalkıyorum, çalışıyorum. Hergünki gibi. Eve vardım. Kolumu kaldırmak istemiyordum. Evde yerde çamaşırlar. Çamaşır makinasına koymaya enerji bulamadım, oturmaya yatmaya da bulamadım. Öylece ayaktaydım sadece. Geri çıktım evden, duramadım.

İnsan, dayak yemiş gibi uykudan kalkarken özlem duyar mı? Göğsü soğuktan sızlarken özler mi? Yorgunken özler mi? Çiçeklere bakarken özler mi? Uyurken ruhunu ona teslim etmek ister, ama yanına hiç varamaz mı?

Bunca insan hiç özlemez mi, özleyen insan nasıl yaşar, özlemi dinmedikçe. Herşey çok anlamsız geliyor. Konuşmalar, yolculuklar, çabalamalar niçin?

Suyun tadı yok, havanın tadı yok, gecenin tadı yok.

Özlediğin sevdiğin yoksa, kavuşmak yoksa, niçin? O yoksa niçin?

Giderim sensizliğe, dönüşüm yine sensizlik.

İnsan fazla kandıramıyor kendini.

Yürüyemediğim zaman yanımda olmayacaksın. Dişlerim olmadığında da. Odalarımda özlemim hiç giderilmeyecek.

Artık tatlı tatlı yürüyen o kız yok. Artık tatlı tatlı konuşan bakan kız yok. Artık tatlı tatlı bana gülümseyen kız yok. Şekerim, yoksun be.

Sen yoksun.