19 Haziran 2017 Pazartesi

ve de - içimde

Akmış gitmiş günlerim. Ben, isterdim ki,
o, benimle aynı sevinçleri hissetsin, aynı şarkıları dinleyip benimle coşsun, gecenin karanlığına beraber girelim, ben onun çehresini hissedeyim, o da benim çehremi, beni. Aynı dünyayı paylaşalım. Ben hep verdim. O miniminnacık verebildi, ve o miniminnacığı da çok görerek, "bak minniminnacık sevgi veriyorum" diyerek.

Ben istedim ki romantik olsun, huzur olsun. Tek gecem aşkla geçmedi hayatımda. Azarlanarak, her an eleştirilerek, ilk geceden son geceye. Aşktan yana umudumu kaybettim. Demek ki sevilemiyorum. Dışım esmerdir, içim kan. Kimsenin beni sevecek o özelliklerim yok, hani öyle ekzotik gibi olan. Sadece masumluğum var. Benim gibi birçok insan var, sevilmeyen, hiç aşk yaşamamış ve aşk umudu kalmamış, ve de en ufak sevgi kırıntısına razı. Ama ne olduğunu bilmediğim bir umut var, aşkla ilgili değil, sevilebilmek, anlaşılmakla ilgili değil, sonsuzlukta bir umudum var. O umut çok uzakta olduğu halde, o umuda doğru çölde giderken, sanki çiçeklerin arasında gidiyormuşum gibi neşem var, orda kuşlar ötüyor gibi, ama değil, yalnızım, gözlerimi kapatıyorum, bir deniz kızı yamacıma geliyor, ilk defa ağzından sözcükler çıkıyor.

Yaşım bu sefer 33. Saçlarım beyaz, kel, göbekli, kartım, katılıyorum. Bilmediğim bir umudum var. Sevgi dilenemedim, dilenmeyeceğim. Ben kandırıldım, en zayıf yanım ile, sevgi var gibi davranıp beni kendilerine yakınlaştırıyorlardı, bir bebeğe emzik gösterince, onun ağzını açıp yaklaşması gibi, sonra emziği geri çekiyorlardı, ben de yakınlaşmaktan vazgeçtim, zaten hiç emziğim olmamıştı. İsteklerimi kullanarak dalga geçtiler; anlaşılma, hissedilme, bilinme, istenilme, ve hatta özgürlük duygumu kullanarak.

Özgürlük sığmıyor kabına, durduramıyorlar onu, bir ömür sevgisiz yaşamaya razı olamıyor, ya öümü seçiyor, ya da var olmayı, uçmayı, en azından sevilmenin umudunu.

Ve de ben gözlerimi kapatıyorum, sanki biri beni hissediyor gibi, kollarımı açıyorum, çiçeklere dokunuyorum. Umudum var.