Artık geçti mi? Çok geç mi?
Omurgamın ortasından bir çivi saplanmış gibi en derinden bir
ağrı, hiç dinlenmeden devam ediyor, en ufak hareketimde daha
derinden geliyor. Yaşlanmışım, istenmedim, hiç istenmeyeceğim.
Artık hiçbir şey beni heyecanlandırmıyor, heyacanlandıracağına
dair umudum yok, umudum uzakta bir ışık gibi, ulaşılamayacak bir
uzaklıkta, uzaklığın önemi kalmamış. Yaşamaya çalışıyorum
hayatı, daha çalışkan olmaya çalışıyorum, her gülüşü
yakalamaya çalışıyorum, her çiçeğe daha yakından bakmaya
çalışıyorum, tembelliğin kımıldayışını bırakıp soğuk
suya atlıyorum, her detayı inceleyip hissetmeye çalışıyorum.
Sırtım dinmiyor. Arzularım ölmüş, dirilse bile yeni bir bedene
ihtiyaçları var. Islık çalmak istiyorum, yaşamak için çalınca,
keyifli olunmuyor. İsteklerim var hala, yeniden doğmak, başka bir
kişilikte, başka bir zamanda güneşin doğuşunu izleyip keyif
almak. Atmasaydınız beni kuyulara, burda ne kadar yaşarsam
yaşayayım güneş doğmayacak. Bir böceğe bakınca, niçin ordan
oraya gittiğini anlayamam gibi, neden yaşadığıma bakıyorum,
siyahım, merak edilmeyen bir bilinmezliğe gidiyorum, küçük bir
kafam var, bir de kanatlarım.