21 Şubat 2018 Çarşamba

boş - içimde


Sıkılganım. Yazılarım hep sıkılganlık üzerine.
Bir şeylerle uğraşıyorum her zaman, sizler gibi, yoksa daha da sıkılıyorum. Atlattım mı bilmiyorum, kaybettim mi bilmiyorum, yaşamak böyle mi hep, bazen atlattığını  ya da kaybettiğini bile anlamıyor insan. Atlatıp atlatmadığımı zaman gösterecek, kaybedip kaybetmediğimi de. Bilemediğimiz için bunları düşünmenin anlamı yok.
Okumayı azcık seviyorum. Beynim kelimeler arasında gidip geliyor, yakınlaşıp uzaklaşıyor, anlamak çok güç geliyor, beynim gidip geliyor, sanırım yanlış meslek seçtim, bu durumla okumak çok zor, bunu yıllardır aşmaya çalışıyorum, bacağından sakat birinin koşmaya çalışması gibi, ama yine de keyif alıyorum.
Bir söz okudum, çok hoşuma gitti: “Ateşte bozulmayan altın, altınla bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan adam kalitelidir.” Altınla bozulan kadınla bozuldum biraz, ama ancak bu ateşle eriyen altın kadardı.
Bazen netleşiyor beynim, duruluyor, bu durumu çok seviyorum, çok kısa sürüyor ama olsun.
Yaşamak sürekli yeniden, acılar, imkansızlık, imkansızlıklar, oyalanmalar, bir şeylerle uğraşmalar, böyle işte.
Yoruldum, buralardan gitmek istiyorum, kimsesizliğin acısı 32 yaşında bile büyük geliyor.